Monday, December 24, 2012

Eğitim ve Kişisel Gelişim



LÜTFEN OKUYUN , ARKADAŞLAR !

"Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara'da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya! taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü varmı diye aranmaya başladı.
 

"Üstü kalsın kardeşim" dedim.
Döndü bana doğru
"Vaktin varmı ağabey?" dedi.
"Evet" dedim (tek ayağım hala dışarda)
Dörtlülere bastı,trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 Krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.
 

"Birader" dedim, "9.75 değil, 10.50 yazssa istermiydin 50 krş.benden?"
-Ne alacağım ağabey 50 krş.u
-Peki niye gittin 25 krş.için o kadar uğraştın, üstü kalsın demiştim.
Döndü bana, attı kolunu arkaya :
-Vaktin varmı ağabey
-Var
-Çek kapıyı o zaman
 

Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız.
5 dk.konuştuk. İngiltere'de profösüründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dk.da öğrettiklerini, ingiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler.
Ağabey biz Keçiören'de 5 kardeşiz. Babam rençberdi benim, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık. Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize "Durun kalkmayın" derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.
 

"Aha" dedim, "Bizim meslek", seminerci.
- Ne anlatırdı baban
- Hayattta nasıl başarılı olunur?
 

O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.
 

-Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantalonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp "Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın" diye anlatırken, biz de gülerdik. Annem kızardı, "Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır" derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. 

Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık çünkü bize bahşiş verirdi.Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü, yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartıman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?
 

-Ne bıraktı?
-Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : "Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın..."falan filan. Ağabey aradan 15 yıl geçti, diğer 2 kardeş cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.
 

Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :
 

"Asıl mirası bizim baba bırakmış."
Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri,taksimetrenin yazmadığı 10 krş.u evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah'a şükür.
Çok duygulandım, veda ettim, tam ineceğim:
 

-Dur ağabey,asıl bomba şimdi.
-Nedir bomban?
-Nerede oturuyoruz biliyormusun? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.
 

Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.

- Ahmet Şerif İzgören

Thursday, November 1, 2012

Yanlış Yapmadan Öğrenilmez


    Bir işi yanlış yapıyorda farkında değilseniz o sizin yanlışı tüm doğallığınızla mahsumca gerçekleştirdiğinizi ortaya koyar. Mahsumca yapılan yanlışlar birer hayat tecrübesidir. Hayatı anlamlandıran eylemlerden birisidir.

     Evet bazen doğruyu ararken farkında olmadan yanlışlar yapıyoruz. Mesela bu durumu araba kullanmasını öğrenmeye başlayan bir sürücünün devirsiz araç kullanmasına benzeterek örneklendirebiliriz. Ama karlı havada yaz lastikleriyle yola çıkmak olası risklere kazalara davetiye çıkarmak demektir. Bunun adı yanlış değildir. Bu düpedüz kontrolsüz risk almaktır. Yani işi şansa bırakarak yapılan eylemler doğruyu bulma amaçlı yapılan bir yanlış değildir.

     Örneğin yabancı bir dili öğrenmeye yeni başlamış iseniz ilk zamanlar doğru yapmayı beklemeyin, yanlış yaparak öğrenin.  Öğrenmek istediğiniz dili ilk anda kelimelere dökmek icin zamana ihtiyacınız var. Unutmayın ki zaten bilmediğiniz için ordasınız. Anlatmak istediğinizin ana fikrini karşınızdakine iletmeniz yeterli, cümlelerinizde kompozisyon kurmanıza gerek yok. İlk zamanlar kısa ve net cümlelerle yola devam edin. Hata yapmaktan çekinmeyin, hatalarınız ileri günlerde referansınız olsun. Hatalarınız azaldıkca bu konuda öğrenmeye daha motive olacağınızı göreceksiniz. 

     Yanlış yapmaktan korkan insan hiçbir iş yapamaz. Öyleyse yanlış yapmaktan korkmayın.

Cihan ANDİÇ

Sunday, September 23, 2012

Sevilen İnsanların Sosyal ve Psikolojik Özellikleri






Her ortamda kendi kusurlarını zamanla daha eleştirilmeden de görebilir ve düzeltebilir,Bilgileri çok olsa bile çok önemli olmadığını düşünür ve bilgiçlik taslamaz, bilgi ve makamı yükseldikçe alçak gönüllüğü de artar ;

· Zekâ ve bilgisini saat gibi lüzumu olunca kullanır,
· Şahsi çıkarlar peşinde değil, bilakis büyük meselelerin çözümünü düşünür,
· Yaşları küçük olsa da bilgi ve anlayışları çok büyüktür,
· Her şeyin konuşularak diyalogla çözüleceğine inanır,
· Sosyalleşmiş kişiliği ve bilgisi ile dikkat çeker,
· İyi niyeti ile çevresini daima güçlendirir ve rahat ettirir,
· Her hareketinde bir incelik ve güzellik vardır,
· Hem kendini hem başkasını doğru olarak algılar,
· Yalnız kusurları değil başarılı yönleri de görebilir.
· Toparlayıcı, koruyucu ve paylaşımcıdır,
· Her şeyin iyi yönünü görür ve olayları büyütmez,
· İnsani ilişkilerle çalışmayı birleştirerek değerlendirir.
· Çevresinin ufkunu açar, başarılı insanı kutlar,
· Özellikle her türlü sosyal faaliyette bulunur,
· Sorun giderme ve diyalog kurmada en önlerde yer alır.
· Hayat tecrübelerini iyi kullanır ve ilgi kazanır,
· Sempatik, başarılı, cömert ve fedakârdır,
· İşi daima kolaylaştırır ve zorluk çıkarmaz,
· Küçük hesaplarla uğraşmaz,
· Bahaneci ve suiistimalci değildir,
· Az da olsa nükteci ve hazır cevaptır,
· Yemekteki tuz gibi çevresini adeta tatlandırır yani mutlu eder,
· Hoş görülü ve tutarlıdır,
· Kendini çok iyi denetler ve hiçbir adî işe yaklaşmaz,
· Sabırsızlığı bir başka kumar olarak gördüklerinden devamlı istikrarlı ve soğukkanlıdırlar, ani çıkışları olmaz,
· Sözleri ciddi, davranışları ise pratiktir,
· Kimsenin elindekine göz dikmez ama onların acılarına ortak olur,
· İnsanların çilelerine katlanır, tanımadığı insanların bile mutluluğuna sevinir,
· Kimseyi kötüleme, suçlamaya kalkmaz ve yakınma gibi hareketlere yeltenmez,
· Yapabileceği ve yaptırabileceği sözleri söyler, söylediğini de yapar, hem de yaptırır
· En üzüntülü anında bile dostlarının ıstırabını duyar ve paylaşır,
· Gittiği her yerde yük olmaz, az konuşur, çabuk kalkar ve usandırmaz,
· Eleştirildiği zaman kızmaz, bunu bir yol gösterme olarak kabul eder,
· Hiçbir karanlık işte yer almaz,
· Düşmanına bile acılı gününde yardımcı olur, varsa intibalarını değiştirir,
· Birbirlerinin eksiklikleri ile uğraşma yerine onları telafi etmeye çalışır,
· Daima gönül almayı ihmal etmez,
· Tatlı dilli ve güler yüzlüdür,
· Emir vermektense rica etmeyi tercih eder,
· Kimseyi zarara veya zor duruma düşürmez,
· Muhtaçlara desteğini sürdürür, yardımcı olamasa da güler yüz gösterir,
· Dostluğa çok önem verir ve hediyeleşir,
· Konuşmada daima karşıdakine öncelik verir,
· Karşıdakinin kusurlarını değil de iyi yönlerini ifade eder,
· Karşıdakini değersiz duruma düşürmez,
· Hizmeti sever ama kendine hizmet edilince sevinçle mahcubiyeti birlikte yaşar,
· Aranan, sorulan ve kendisi için bir şeyler yapılabilen kişidir,
· Bir kötüden bir kötülük görse bir merkebin çifte atmasına benzetir ve karşılık vermez,
· Düşmanlığı iyilik ve tevazu ile yener,
· Tüm ömrünü hayırlı işlere adar, yaşlanmışsa bir gün Rabbine ulaşmak istediğini ifade edebilir.

Sonuç olarak sevilen bu insanlar daima;
· Sözün en güzelini konuşurlar,
· Allah rızasını kazanmak için başkaları için de koşuştururlar,
· Bilgi, tecrübe ve bazen de çilelerin pişirdiği insanlardır,
· Bu nedenle dünyada Allah' tan başka kimseye minnet etmezler,
· İnsanlar tarafından yakın hissedilen ve çevresine enerji dağıtan insanlardır.

Thursday, September 6, 2012

Kırılma Noktasında Bizi Bekleyen Gerçekler





     Hayat bazen mecburi bir şekilde sizi zorluklarla başbaşa bırakır. Büyük bir kaya parçasına çarptığında batmaya yüz tutan o görkemli gemilerinizde, çatırdamaya başlayan güvertenin üzerinde bulunan bir adam olduğunuzda, şayet o güne kadar hayatı toz pembe yaşamış, sorunlarınızı hep başkaları gidermiş ve geçiminizi hep başkaları sağlamış, bir işe yaramak için mücadele etmemiş, eksiklerinizi hep başkaları kapatmış, zorluklardan hep kaçmışsanız cesaretli ve soğuk kanlı olamazsınız. Sakin davranamazsınız. Panikleme duygusuyla teslim olursunuz çaresizliğe.

     Bu süreç o güne kadar önemsemediğiniz birçok gerçekle yüzleşme sürecidir. Bu süreç o güne kadar zor diye rafa kaldırdığınız ve ertelediğiniz bütün zorluklarla tek başınıza savaşma sürecidir. Böyle durumlarda yoksa bir can simidiniz ve yüzmeyi bilmiyorsanız o girdabın içine karışıp boğulmaktan kurtulamazsınız. İnsanlar kendi canlarını kurtarma derdine düşmüşken kimse sizi kurtarmak için çaba sarfetmiyecektir. Denizin o mavi sularında boğuşmaya başladığınız an hayatın ne kadar zor kazanıldığını anlarsınız işte. Karaya yüzene kadar kollarınız yorulur. Daha sonrada hamlık ağrıları başlar ve omuzlarınızda koca bir yük hissedersiniz.

     Ama kolonlarınız bir gökdeleni şiddetli bir depremde ayakta tutacak kadar güçlüyse işte o zaman bütün zorluklara katlanabilir birisiniz demektir.

     O yüzden etrafınızdaki size gülücük saçan sahte meleklerin samimiyetine çok fazla güvenmeyin, sırtınızı başkalarına dayamaktansa dim dik ayakta tek başınıza sağlam bir şekilde durmak için çaba sarfedin kendinize sürekli olarak yatırım yapın. Hazıra konmak için beklemeyin. Bugünün işini yarına bırakmayın. Bilgilerinizi tazeleyin. Sen bu işi yapamazsın, beceremezsin veya başaramazsın diyenlere inat deneyin, uğraşın mücadele edin. Hırslı olun ve azimli olun.

     Unutmayın insanın en büyük sermayesi aklıdır.   

Cihan ANDİÇ

Friday, August 24, 2012

Bazı İnsanlar Farklıdır



FATİH SULTAN MEHMET

Ulemaya daima saygı gösterir ve ilmin üstünlüğüne inanırdı.


Venedikli Zorzi Dolfin’e göre az gülen, zeki, çalışkan, cömert, amacına ulaşmakta inatçı, her gün mutlaka kitap okuyan, Roma tarihini, Papaların hayatını, Heredot’un tarihini ve daha pek çok tarih kitabını okutup dinleyen, araştırmalar yapan eşsiz bir insandır.

Karl Marx: Bütün Avrupa tarihindeki en ünlü haham ailelerinden birinden gelen bir Alman Yahudi ailesinin üyesi olan Karl Marx, 1849 yılından itibaren ağır bir yoksulluk yaşadı. Sırtında büyük yara ve çıbanlar olan Marx, ''Kapital-Das Kapital''in büyük bölümünü de ayakta yazmak zorunda kaldı. Kapitalizmin tarihi yazan Marksizm'in babası, ''kapitalsiz'' bir bilgeydi.

Alfred Bernhard Nobel  ''Dinamit dünya sözleşmeleri için daha erken barış yolu açacaktır. Ordular tamamen yıkılıp son bulduğunda hiç kuşkusuz altın barışa uyacaklardır.'' (A.Nobel)İsveçli kimyager ve mühendis, dinamitin mucidi. Vasiyetiyle Nobel Ödülleri'ni başlatmıştır.
Edison çok fakir bir ailenin çocuğuydu. Okulunda başarısı yoktu. Bu okuldan atılmasına neden oldu. Sonra içini bir hırs bürüdü. Çöplüklerden buldugu dergilerden ve gazetelerle kendini geliştirdi. Ve sonunda en onemli bulusu olan Ampülü buldu. EDISON’un 100′un uzerinde onemli buluslari vardir.

Einstein, Okulu hiçbir zaman sevmeyen f'izikçi bilim dışındaki insanlara iletilmesi için habercilere Görelilik Kuramı'nı şöyle tanımlamıştır:

"Hoş bir kızla beraber parkta bir saat oturmak bir dakika gibi geçer,

ama sıcak bir sobanın üzerinde bir dakika oturmak bir saat gibi gelir." 

 
George Clooney 1982'de Los Angeles'ta bir otoyol çalışanı olarak bir yıl boyunca yakın bir arkadaşının evindeki dolapta yattı.


John Harvey Kellogg: Sürekli olarak ''sade yiyeceklerle yetinin'' sloganı üzerinde duran Kellogg, yulaf ezmesi ve patatese dayalı bir diyeti gençliğinden itibaren sürdürdü. Günde 3 kez bağırsakları açan basit yiyecekler geliştirmeye yönelen Kellogg, bu deneylerden granola ve zamanla dünyanın en popüler kahvaltı gevreğine dönüşecek olan Kellogg mısır gevreğini icat etti.

Sezen Aksu'nun İlk albümünü  sadece 50 kişi aldı. Okulunu bırakıp İzmir’den İstanbul’a gelen ve Unkapanı’nda şirket şirket dolaşan Aksu’nun yüzüne kapılar bir bir kapanmış. Uzun uğraşlardan ve reddedilmelerden sonra mucizenin adı Yeşil Giresunlu olmuş. 1975’e girerken piyasaya çıkan Haydi Şansım adlı 45’liği sadece 50 adet satan Aksu o günleri şu sözlerle anlatıyor: Moralim çok bozulmuştu. Çünkü o 50 adedi de sadece ben ve yakınlarım almıştık.

 Steve Jobs'un Korkunç bir ikna kabiliyeti vardır! Örneğin Pepsi firmasının başkanını Apple için çalışmaya ikna etmiştir!Jobs’un anlattığına göre, zamanında Pepsi Co. firmasının başkanlığını yapmakta olan John Sculley’i görevinden ayrılıp Apple CEO’su olarak çalışması için ikna ederken şöyle demiştir: “Bütün hayatını şekerli su satarak geçirmek mi istersin; yoksa (bize katılıp) dünyayı değiştirmek mi?”


Tuesday, August 14, 2012

Pragmatik Çözümler Kazandırıyor




     Hayatı bilinçsiz yaşadığımız müddetçe farklı farklı sorunlarla başbaşa kalıyoruz. Farkında olmadan önümüze engeller çıkarıyoruz. Daha sonrada dilimizden keşke kelimeleri eksik olmuyor. Bilinçsiz eylemler sonucunda hatalar bize kimi zaman ufak, kimi zaman ağır, kimi zaman ise telafisi olmayan bedeller ödetiyor.

     Örneğin bir iş adamının en fazla önem duyduğu konu zaman yönetimidir. Gün içerisinde karşılaşacağı beklenmedik veya kendisinden dolayı kaynaklanan problemler işlerinin aksamasına sebep olabilir. Bunları bilinçli bir şekilde öngörmek gerekir. Mesela her çalışanın bir sonraki gün için hatırlaması, yerine getirmesi ve ilgilenmesi gereken işler, görevler, sorumluluklar vardır. Eğer çalışma masanızda bir not defteriniz veya ajandanız yoksa bu sizin kısa ve uzun vadede sistemsiz hareket ettiğinizi gösterir. Bu şekildede yaptığınız işlerde verimli olamazsınız ve sorunlara çözüm üretemiycek durumlarla karşılaşabilirsiniz.

    Halbuki problemlere somut ve pragmatik çözümler üretebilen insanların hayatta diğer insanlara kıyasla daha başarılı olduklarını gözlemliyoruz. Başarılı olmak için konuları rasyonel düşünmek ve pragmatik yaklaşmak gerekir.

    Pragmatik çözümler nasıl kazandırıyor işte size verebileceğim basit örnekler ;

  • Trafiğin çok yoğun olduğu bir iş günü içerisinde katılmanız gereken önemli bir iş toplantısına gitmek için yola biraz daha erken çıkarsanız, toplantıya geç kalmamış ve zamanında katılmış olursunuz.
  • Günü birlik yada birkaç günlük yapıcağınız bir yurt dışı gezisi öncesinde gidiceğiniz yerin hava durumunu öğrenirseniz yanınızda hangi elbiseleri götürmeniz gerektiğini bilirsiniz ve işi şansa bırakmamış olursunuz. 
  • Sizinle çalışma talebinde bulunan X bir firmanın S.W.O.T. analizini yaptırdığınız taktirde talebi daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmeye almış olur ve finansal riskleri azaltmış olursunuz.
  • Yatırım yapmayı düşündüğünüz bir sektöre pazar araştırma şirketleri ile ortak çalışırsanız, doğru paremetriler üzerinden yol almış olursunuz. 
  • Kriz dönemlerinde inovasyon yap, inovasyona odaklan.
    Mümin Sekman ve diğerlerinden pragmatik öğütler ;
  •  Yeterli zamanım yok deme. 
  •  Albert Eisntein’in da günleri 24 saatti.
  • Dikkatini, işini büyütmeye değil, daha iyi yapmaya ver.
  • Atak ve cesur ol. Birgün geriye dönüp baktığında yaptıklarından çok, yapmadıkların için pişmanlık duyacaksın.
  • Fırsat ara güven arama, limandaki bir tekne güvendedir ama bir süre sonra altı çürümeye başlar.
  • Keşke sözcüğü yerine “Bir dahaki sefere” demeyi dene.
  • Hemfikir olmadığın şeyi kavga etmeden söylemeyi öğren.
  • Başarılı bir evliliğin altında iki şeyin yattığını unutma : Doğru insanı bulmak ve doğru insan olmak.
  • Çocuklarla oyun oynadığında bırak onlar kazansın.
  • Gülleri koklamaya zaman ayır.
  • Yaşlan ama paslanma. 
  • Çok çalışarak elde ettiğin bir şeyin tadını çıkartmaya da vakit ayır.
  • İlk izlenimlerine güvenme.
  • Kaybedecek bir şeyi kalmamış insanlardan kendini kolla.
  • Unutma ! Bir insanın en derin duygusal ihtiyacı takdir edildiğini hissetmesidir.

Cihan ANDİÇ
 

Sunday, August 12, 2012

Umudunu Kaybetme



Chris Gardner maddi olarak ayakta kalmakta zorlanan ama buna rağmen son derece iyi niyetli ve çalışkan bir aile babasıdır. Karısı, artık içinde bulundukları duruma dayanamayıp evi terkedince oğlu Christopher ile yalnız kalırlar.

Bu durumun yarattığı hayalkırıklığını ve zorlukları henüz atlatmamışken oturdukları evden de ev sahibi tarafından çıkartılırlar. Oğlu ile birlikte sokakta kalmasına ve tuvaletlerden düşkünler evine kadar çeşitli mekanlarda barınmaya çalışmasına rağmen Chris, oğlunun sevgisi ile ayakta kalmaya ve var gücü ile çalışmaya devam eder.

2006 yılı yapımı olan, büyük bir sevgi ve mücadele öyküsünün anlatıldığı "Umudunu Kaybetme" filmi izleyenlere gerçekten anlamlı mesajlar vermektedir.

Umarım sizide etkilemiştir.

Filmle ilgili yapılan izleyici yorumları ;

"Eğer bu filmi izlerseniz eğer hayatınız kötü ise küçük bir gelişme olacaktır ve bu daha kötü olmaktan iyidir eğer iyi iseniz hayatınızda büyük gelişmeler olacaktır ki bu sizi muhteşem yapacaktır.Unutmayın küçücük bir gülümseme bile bir umut kaynağı ve büyük bir değişiklik yaratır. Kesinlikle hayatınızda değişikliklere yol açabilir bu film…İzlemeyenler için büyük bir şans zaman kaybetmeden izlemelisiniz ."

"Dünyada kendi dalında yapılmış gerçek bir hayat hikayesi olan bir insanın ne zor şartlar altında neler yapabileceğini gösteren gerçekten muhteşem ve anlayabilene çok anlamlı bir filmdi."

" Hayatımın filmi. Kopuk yaşadığım her dönem izlerim ve ilaç gibi gelir. sanırsam bu film en iyisi.."

Friday, August 10, 2012

Kendine Güven Ama Abartma



İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış şöyle ki ;

"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."

Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:
· Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
· Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimin-dedir.
· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
· Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.


Cornell Üniversitesi'ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik "Nasıl geçti?" sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi...

Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayan-lar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.

Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazıldı:

“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.

‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.

Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..."

N'olur fazla mütevazi olmayın!...

"Siz de çevrenize şöyle bir bakın" diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti...

Bence Dunning ile Kruger'in, bu çalışmalarıyla 2000'de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi'nin Ig Nobel'ini alma nedeni "cahil olmamalarıydı".

Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel'in bir sözüyle bitiriyorum:

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”




Tuesday, August 7, 2012

Einstein’dan 10 Hayat Dersi


1. Merakınızın peşinden gidin

‘Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.’

Sizin merakınızı çeken nedir? Neyi en çok merak ediyorsunuz? Benim merak ettiğim neden bazı insanların başarılı olup bazılarının olamadığıdır. Bu yüzden yıllarca başarı üzerine çalıştım. Merakınızın peşinden giderseniz başarıya ulaşırsınız.


2. Azim paha biçilmezdir

‘Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.’

Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varasıya kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli olduğu söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

3. Bugüne odaklanın

‘Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.’

İki atı aynı anda süremezsiniz. Bir şeyler yapabilirsiniz ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

4. Hayal gücü güç verir

‘Hayal gücü her şeydir. Sizi bekleyen güzelliklerin önizlemesi gibidir. Hayal gücü bilgiden daha önemlidir.’

Hayal gücünüz geleceğinizi belirler. Einstein şöyle der: ‘Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil’. Bu yüzden hayal gücünüzün hantallaşmasına izin vermeyin.

5. Hata yapın

‘Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.’

Hata yapmaktan korkmayın. Eğer nasıl okuyacağınızı bilirseniz hatalar sizi daha iyi bir konuma getirebilir. Başarılı olmak istiyorsanız yaptığınız hataları üçe katlayın.

6. Anı yaşayın

‘Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.’

Geleceği ayarlamanın tek yolu olabilidiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.

7. Değer yaratın

‘Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.’

Zamanınızı başarılı olmak için harcamayın, değerler yaratın. Eğer değerli olursanız başarı kendiliğinden gelecektir.

8. Farklı sonuçlar beklemeyin

‘Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.’

Hergün aynı rutinde yaşayarak farklı görünmeyi bekleyemezsiniz. Hayatınızın değişmesini istiyorsanız kendinizi değiştirmelisiniz.

9. Bilgi deneyimden gelir

‘Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.’

Bir konuyu tartışabilirsiniz ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın

‘Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.’

Yapmanız gereken iki şey var. Birincisi oynadığınız oyunun kurallarını öğrenmek. İkincisi ise oyunu herkesten iyi oynamayı istemek. Bu iki şeyi yaparsanız başarı sizinle olur! 

Friday, July 13, 2012

Saha Satış ve Potansiyel Müşteriyi Kazanma Süreci






Saha satış çalışanları ülkemizdeki ekonomik büyümenin gerçekleşmesini sağlayan, satışın gerçekleşmesi sürecindeki başrol oyunculardır. Onları bir futbol takımının forvet oyuncuları gibide değerlendirebiliriz. Sürekli gol atan, etkin futbol oynama becerisi ile takımının maçları kazanmasında büyük faktör oluşturan bir forvet oyuncusu etkin takım oyunu sayesinde, takımını başarıdan başarıya taşırken, taraftarların ona olan sevgisi ve hayranlığı doruk noktasına ulaştığı gibi, klübün ve teknik heyetinde ona olan bağlılığı ona duyduğu önem, inanç ve beklenti bir o kadar üst seviyededir. Takım elinden geldiği kadar pozisyon yaratmak için mücadelesini ortaya koyarken hedeflediği tek şey forvet kanadına sürekli olarak asist yapabilmektir. Yani forvete golü atabilicek ortamı sağlamaktır. Bu takım eşliğinde mücadele eden bütün spor dallarında böyledir.

Sporda olduğu gibi iş hayatında da takım eşliğinde yapılan çalışmalarda her grubun belirli görev ve sorumlulukları vardır. Örneğin şirketler satış pozisyonları için iş ilanları verirken adaylarda aradıkları birkaç önemli diyebilceğimiz özellikler vardır. Bunlar sonuç odaklı çalışabile, mevcut müşteri portföyünü etkin bir şekilde yönetebilme, yeni müşteri kanalları geliştirebilme ve takım çalışmalarında uyumluluk, katkı sağlamak, değer yaratabilmek, üretebilmek gibi özelliklerdir. Bu özellikler tamamen şirketin mevcut cirosunu korumak ve büyütmek için aranmakta olan özelliklerdir.

Şimdi gelin birazda hakkında bahsettiğimiz satış çalışanının potansiyel bir müşteriyi kazanabilmesi için neler yapması gerekir ve neleri dikkate alması gerekmektedir, bunları konuşalım;

X bir sektöre yatırım yapmış X bir şirketin pazarladığı ürün grubunun satış temsilcisi birkere dengeli beslenmelidir, formda olmalıdır, güler yüzlü olmalıdır, temiz ve prezantabl görünmelidir. Yani enerjik ve bakımlı olmalıdır. Ürünleri satacağı potansiyel müşteri kanallarını iyi araştırmalı doğru analiz etmelidir. Yani araştırmacı olmalıdır. Müşterinin vizyon ve misyonunu iyi analiz eden bir satış çalışanı ürünlerini çok başarılı bir şekilde satar. Çünkü hangi müşteriye ne için neden gideceğini çok iyi bilir. Potansiyel müşteri ile ilk görüşmeden netice alamayan bir satışcı bunu sonuç olarak değerlendirmemelidir. Başarısızlık olarak görmemelidir. Motivasyonunu bozmadan girişimlerine devam etmelidir. Karşı tarafa ciddiyetini ve samimiyetini açık bir şekilde ifade etmelidir. Bunu beğendiği bir kızı tavlama süreci olarak görmelidir. Hedeften uzaklaşmamalı ve hedeften vazgeçmemelidir. Macera aramadığını ispatlayana kadar girişimlerini sürdürmelidir.

Unutmayın teknik bilgi başarıyı getiren ana etken değildir. Satışta başarıyı sağlayan ana etken ikna etmektir. Müşteriyi ikna edebildiğiniz müddetçe satarsınız.    

Cihan ANDİÇ

Friday, July 6, 2012

Dünden Bugüne Türkiye Cips Pazarı




Son on yılda ülkemizdeki yıllık kişi başına düşen cips tüketimi çok büyük oranlarda artış gösterdi. Cips çeşitleri, bazı benzer ürünler ile birlikte çerez adı altında anılıyor ve ölçülüyor. Çerez pazarının büyüklüğü 2004 yılında 233 milyon dolar iken bugün pazarın büyüklüğü 2012 itibariyle 800 milyon doları aştı. Bu US dolar cinsinden %343 büyüme anlamına geliyor. 2004 yılı kişi başına düşen cips tüketimi 400g iken, 2012 itibari ile kişi başına düşen cips tüketimi 1kg yakaladı. Bu rakam gelişmiş birçok ülkede daha yüksek. ABD’de kişi başı tüketim yaklaşık 9 kg, İngiltere’de 5kg. Ortadoğu ülkelerinde ise tüketim 3kg olarak gerçekleşiyor. Türkiye’de de cips tüketen kesim hızla artıyor. FritoLay  Doritos, Ruffles ve Lay’s markalarıyla Türkiye’de cips pazarında en büyük paya sahip şirketlerden birisi.

Ürünleri en çok gençler ve çocuklar tüketiyor. Cips pazarında ondan fazla uluslararası marka bulunuyor. Bu markaların yanı sıra yerel markalar da var. Yeni çıkan ürünler sektördeki rekabeti artırıyor.

Kim ne üretiyor

FRİTO LAY : 20’yi aşkın farklı ürün yelpazesi bulunuyor. Ruffles ve Doritos ile gençleri, Cheetos ile çocukları ve Lay ’s ile tüm yaş gruplarını hedef alan kuruluş, A la Turca markası altında ürettiği Ofis 3-5’le şimdi de çalışanları yakaladı . Cheetos ’ta HOSO olarak adlandırılan Yüksek Oleik Asitli Ayçiçeği Yağı kullanımına yönelen firma, bu yolla çocuklarının sağlıklı beslenmesini isteyen aileleri hedef aldı. HOSO, "iyi yağlar" olarak bilinen doymamış yağ oranını yükselterek "kötü yağlar" olarak nitelendirilen doymuş yağ oranını yüzde 40 azaltıyor. Cips şekillerin de yatığı yenilikle X ve O şeklindeki mısır çerezlerinden yeni Cheetos XOX’i üretti.

KRAFT : Yöresel lezzetlere ağırlık veren firma, domates ve fesleğen, acılı ezme ve pastırmalı çeşitleriyle ön plana çıkmaya çalışıyor. 8 farklı ürün çeşidi bulunan Cipso ve 5 farklı Patos ürünüyle rekabet eden Kraft , son olarak cipse 3 boyut kavramını da kazandırdı. 4 farklı lezzete sahip Çerezos ise biftek aromasıyla dikkat çekiyor. Toplam 17 farklı ürünle pazarda rekabet ediyor.

PROCTER &GAMBLE : Pringles’ın Baharatlı (Paprika), Teksas barbekü soslu, orjinal, peynirli ve soğanlı olmak üzere bir çok farklı çeşitle rekabet ediyor.

YERLİ MARKALAR: Seykar Gıda Peritos markasıyla 8 farklı lezzette 18 çeşitle pazarda yer alırken, aromalı toz içecek sektöründe faaliyet gösteren Nazlı Gıda da cep çerezi olarak tanımladığı 10 gramlık Dabi Dabi mısır çerezi ile sektöre yeni katılan firmalardan. Gesa Gıda’nın ise yetişkin ve çocuk ürünleri olarak sınıflandırdığı ürün grubunda Cornitos, Rulito, Punto ve Patsito markalırıyla 40 farklı çeşidi bulunuyor.

  
Patates cipsleri 16-50 yaş grupları, mısır cipsleri 15-22 yaş arasındaki gençler, Pelet cipsler ve mısır cipsleri ise çocuklar ağırlıklı olarak tüketiyor. Cipsi en sık ve daha fazla miktarlarda tüketen kesim daha çok 14-24 yaş grubu gençler. Bu yaş grubundan sonra 8-13 yaş arası çocuklar başlıca cips tüketicileri arasında yer alıyor. Kadınlar ince dilimlenmiş erkekler ise kalın ve baharatlı cipsleri seviyor. Ayrıca, tüketicilerin yüzde 65’i cipsin yanında meşrubat içmeyi tercih ediyor. 2-7 yaş arası çocuklar daha çok mevye suyunun, gençler ve yetişkinler ise bira ve alkollü içeceklerin yanında cipsi tercih ediyor. 

Cihan ANDİÇ

Wednesday, June 27, 2012

Sektörlerdeki Başarılı Şirketlerin Ortak Özellikleri

     Serbest piyasalarda faliyet gösteren farklı sektörlerdeki sağlıklı bir şekilde büyümeye devam eden başarılı şirketlerin herbirinin esas aldığı ortak noktalar, parametriler, ilkeler, prensipler vardır. Hepsinin önem duyduğu güven, dürüstlük, şeffaflık, sadakat gibi ortak değerler vardır. Başarılı şirketlerin sektörlerinde ilklere imza atmış firmaların ülkelerine gerek ekomik gerek sosyal anlamda kazandırdıkları kolaylıklar bir hayli fazladır. Bu katkıları istihdam artışı, tüketiciye sunulan ayrıcılaklı hizmetler, tüketici ihtiyaçlarını giderme kolaylıkları vs. gibi örneklendirebiliriz. Günümüz dünyasında kapitalist sistem insanlığı araştırmacı ve keşifci misyonlar üstlenmesi için teşvik etmiş olduğu için, içinde bulunduğumuz zaman zarfında insanoğlu tabiri cahizse son yarım asırda yirmi asırın göremediği birçok yeniliğe şahit olmuştur. Kapitalizmin insan hayatına kazandırdığı teknolojik yenilikler insanların yaşamlarındaki işleri daha pratik bir şekilde çözebilmesi için büyük bir destek olurken aynı zamanda ilkel yöntemleri büyük ölçüde her alanda ortadan kaldırmıştır.

     Peki başarılı şirketlerin ortak özelliklerini daha geniş açıdan analiz ettiğimiz zaman anahtar diyebilceğimiz öğeler nelerdir.

  • Güçlü Sermaye Yapısı
  • Know-How/Ar-Ge
  • Kaliteli İnsan Kaynağı
  • Tecrübeli Satış ve Pazarlama Ekibi/Takım Çalışması
  • İnovatif Fikirler
  • Dinamik ve Lider İş Ortakları

Cihan ANDİÇ
        

Wednesday, June 20, 2012

I am a Champion


     Başarının gelmesindeki en önemli faktörlerden belkide en önemlisi sizin vermiş olduğunuz mücadelenin yanında kendisine yaşam koçluğu misyonu yüklemiş insanlardır. Bu gibi kişiler sizi dolaylı yollardan direk endirek etkilemeye çalışarak size duyduğu güveni size yansıtarak, zor günlerinizde yanınızda bulunarak, problemlerinize ortak olarak, yardıma ihtiyacınız olan konularla ilgili bildiklerini sizlerle paylaşarak, sizi eğitmeye çalışarak size destek olurlar. Anne babanız, okuldaki öğretmenleriniz, sosyal hayatınızdaki arkadaşlarınız, iş hayatınızdaki danışmanlarınız, bir futbol maçındaki takım kaptanınız, bir satış ekibindeki satış müdürünüz size koçluk etmeye çalışan insanlardır. Bakın Amerikan futbolu sporundaki bir takım kaptanının takım arkadaşlarını maç öncesi nasıl motive ediyor ;

     Bugün beyler sizlere koçluk yapma onurunu yakaladım. Daha önemlisi sizi savaş alanına götürme şerefide bana ait. Size bahşedilecek bir onur daha var. Bu yanıt sorunun içinde gizli : Kimim ben ? Ben bir şampiyonum. Bu doğru. Bunu oyun boyunca unutmamanızı istiyorum. Henüz fethedilmemiş olanı fethedeceğim. Benim lugatımda yenilgi diye birşey yazmaz. Başkalarının şüphe ettiğine ben inanacağım. Her zaman takımın prestiji, onuru ve saygınlığı için çabalayacağım. Zihnimi eğittim ve bedenimde ona uyacak. Kimim ben ? Ben bir şampiyonum.



Rakiplerimin, benim kazanmamı istemediklerini bileceğim.
Gene de asla pes etmeyeceğim.
Kalbimde bir noksan olmayacak.
Yoldaşlarıma, beni buraya getirenlere, eğitenlere bakacağım ve onlardan güç alacağım.
Kimim ben?
I am a champion
Savaş meydanına seve seve çıkacağım.
Esip gürleyeceğim ve elimden gelen her şeyi yapacağım ve savaş alanını her anlamıyla emrime amade hale getireceğim ve oraya attığım adımla yeri titreterek çıkacağım.
Rakibimin kalbini söküp yerde kanlar içinde bırakacağım, çünkü beni durduramaz.
Kimim ben?
I am a champion
Yanımda yoldaşlarım var.
Yoldaşlarım iyi günümde de kötü günümde de benimle oldular.
Kanla, terle, gözyaşıyla kendilerini feda ettiler.
Onların düşmelerine asla izin vermeyeceğim, asla yüzüstü bırakmayacağım ve geride tek bir düşman bile bırakmayacağım.
Çünkü rakibimiz benim kalbimi bilemez.
Kimim ben?
I am a champion.
Kimse beni inkâr edemeyecek, kimse bana karşı gelemeyecek ve kimse bana kim ve ne olduğumu ve olabileceğimi söylemeyecek.
İnanç, benim dünyamı değiştirecek.
İnanç kıtaları ve ülkeleri yerinden oynattı ve insanı aya götürdü.
Benim de bu savaşta kazanmamı sağlayacak.
Kimim ben?
I am a champion
Yenilgi ve geri çekilmek diye sözler bilmem ben.
Bunların anlamını bilmem.
İşlerin yanlış gitmesini anlamam ben.
Hataları da anlamam.
Ama zaferi anlarım ve asla teslim olmamayı anlarım.
İşler ne kadar kötü giderse gitsin, bacaklarım beni taşıyamayacak kadar güçsüzleştiğinde, beni kalbim ve zihnim taşıyacak.
Kimim ben?
I am a champion
İşte bu gün, o gündür.
Yarın değil, gelecek hafta değil; bugün burada sizin kendi evinizde.
Kimim ben?
I am a champion
Tarih beni anımsayacak.
Ve ben, tarihte iyi mi hatırlanacağım diye endişelenmeyeceğim.
Çünkü kendimi kendim tanımlayacağım.
Kendi methiyemi kendim yazacağım.
Benim kim olup kim olamayacağımı söylemek, kimseye düşmeyecek.
Asla her şeyimi ortaya koymadan eve dönmeyeceğim.
Çünkü kimim ben?
I am a champion
Kimim ben?
I am a champion
Kimim ben?
I am a champion

     Büyük başarılar ancak ekip işi ile gerçekleştirilebilir. Burda takım kaptanı takım arkadaşlarını motive ederken onlara maçın önemini vurgulamış bulunmaktadır. Takım arkadaşlarını bu psikoloji ile maça çıkarmak ve onlardan formanın hakkını vermelerini istemektedir. İşte bu şekilde başarı muhtemelen elde edilir.

Saturday, June 16, 2012

Zorlukları Yenmenin Püf Noktaları


     Zorlukları yenmenin en kolay yolu onları rafa kaldırmak değildir, bu şekilde sadece yaşıyacağınız zorlukları ertelemiş olursunuz. Bu bir hastanın kalbine takılan geçici pillere benzer. Kalp atışı yavaşladığı zaman kalbe takılan pille kalp şoklanarak kalbin daha hızlı atması sağlanır. Fakat bu pillerinde bir ömrü vardır.

     Zorlukları yenmenin püf noktası zorluklarlan yüzleşmek ve zorluklarla mücadele etmektir. Mücadeleniz arttıkça zorlukların seviyesi azalır. Bu şekilde çok zor dediğiniz işler sizin için çok kolay olacak düzeye gelir. Tabi zorlukları kolaylaştırmak için size en çok lazım olucak olan enstrüman aklınızdır. Akıl insanın hayattaki en büyük sermayesidir. Aklınızı çalıştırabildiğiniz müddetçe zorlukların üstesinden gelirsiniz. Bakın lider insanlar karşılaştıkları zorlukları aşabilmek için ne gibi çözümler bulmuşlar ;

     Atatürk kurtuluş savaşında işgalci devletlere karşı mücadele ederken ordunun yetersiz olan silah cephanesine takviye destek yapabilmek için geçmişinde yıllarca kanlı savaşlar yaptığı komunist SSCB lideri Lenin`e bir mektup yazmış, mektupta "sevgili yoldaş Lenin mücadelemiz herşeyden önce kapitalizme karşı yönelmiştir. Memleketimizi düşmandan kurtardıktan sonra kamusal ehemmiyet taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetme niyetindeyiz, böylece gelecekte büyük kapitalist sınırların efendiliğinin ülkede hakim olmasının önüne geçmiş oluruz" diyerek Lenin`e ülkeyi bağımsızlık savaşınından zaferle çıkarttıktan sonra komunizm rejimini benimseyeceğini ve ülkesinde komunizm rejimini uyguluyacağını ima eden mesajlar vermiş aynı zamanda savaşı kaybetmeleri sonucunda kapitalist ülkelerin SSCB ile sınır komşusu olması durumunda SSCB`nin bağımsızlığının tehlike altında olucağını Lenin`e ima ederek kendisinden silah yardımı talebinde bulunmuştur. Lenin`de mektubu okuduktan sonra ülkemize silah yardımında bulunarak ordumuzun savaşı kazanmasında büyük katkısı olmuştur. Atatürk Lenin`e savaş sonrası yazdığı bir diğer mektupta yardımları için teşekkür eder fakat halkının komunizm rejimini benimsemesinin mümkün olmadığı kanaatine vardığını kendisine bildirerek komunizm rejimini uygulamayacağını kendisine bildirmiştir. Burdan da Atatürk`ün zorlukların çözme konusunda ne kadar analitik düşünebildiği ortadadır. 

     İşte size güzel bir örnek, tabi bu tarz birçok yaşanmış olay var. Umarım sizde bu makaleyi okuduktan sonra zorlukları yenme konusunda bir strateji geliştirebilirsiniz.

    Cihan ANDİÇ

Wednesday, June 6, 2012

Ya Bir Yol Bul Ya Bir Yol Aç Yada Yoldan Çekil


A.B.D de işşiz bir genç, otomotiv sanayinin öncüsü ünlü işadamı Henry Ford´dan iş istemek için bürosuna gider. Sekreterden 8 ay sonraya güçlükle randevu alabilir. Randevu günü büroya gelen genç; sekretere iş görüşmesi için randevusu olduğunu söyler.

-Sekreter: Ford şu an dışarı çıkıyor.Siz de onu takip edin lütfen! 

Bir arabaya biner Ford. Genç de yanındadır. Yol boyu hiç konuşulmaz. Arabadan inip büyük bir mağazaya doğru yürürler. Kapıdakiler, Ford´u büyük bir saygıyla karşılarlar. Birlikte mağazayı gezdikten sonra, aynı şekilde 2, 3, 4, ve 5, büyük mağazayı daha gezerler ve ardından dönüş için tekrar otomobile binilir.

Genç daha fazla dayanamaz ve sorar;
-Sayın Ford, benimle iş görüşmesi yapmayacak mısınız?
-Ya demek öyle?... Pekiyi o halde!

Ford arabayı durdurup, gencin inmesini ister. Genç arabadan indikten sonra Ford oradan hızla uzaklaşır. Orası şehirden uzak tenha bir yerdir. Gencin cebinde ise hiç para yoktur. Sinirli bir şekilde söylenerek yürümeye başlar. Neden sonra kan-ter içinde evine gelir. Bir taraftan da düşünür: ''Mutlaka bir ders vermek istedi. Ama ne?'' Günlerce düşünüp gizli mesajın ne olduğunu çözmeye çalışır.

Genç bir gün hızla yerinden kalkar: Ford´la ilk ziyaret ettikleri mağazaya koşar. Genci gören mağaza yetkilileri genci ayakta karşılarlar, büyük bir saygı ve iltifat gösterirler. Her sorusuna sanki karşılarında Ford varmış gibi nezakatle cevap verirler.

Genç mağaza yetkililerine;
-Ürünlerinizi pazarlamak istiyorum, der.

Mağaza yetkilileri;
-Buyurun istediğiniz kadar alın -satın, parasını sonra ödeyin !...Genç aynı şekilde 2, 3, 4, ve 5. mağaza yetkilileriyle anlaşır. 

Bundan büyük yardım mı olur bir insan için? Sonra, tutun tutabilirseniz. Kahramanımız 5 yıl içinde A.B.D´nin en iyi iş adamlarından biri olur.''Eh Ford'u bir ziyeret edeyim de kendisine teşekkürlerimi sunayım artık!'' diye düşünür.

Gidip Ford'un sekterine söyler söylemez, aldığı cevap enteresandır:
-Buyurun efendim, Ford sizi bekliyor. Ve Ford şunu söyler:

-Aynı yerde arabadan indirdiğim ne ilk kişisiniz, ne de son. İçlerinden bir tek siz anladınız ne demek istediğimi. O günden beri, hayranlıkla takip ediyordum sizi! 

Değerli Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin Sekman kitabının başlığında şöyle diyor Ya bir Yol Bul Ya Bir Yol Aç Yada Yoldan Çekil, bende diyorum ki fırsatlar siz onları görebildiğiniz müddetçe fırsattır. Fırsatları kendiniz yaratın zamanınızı değerli işlere harcayın.

Wednesday, May 30, 2012

Makarnacılar Zirveye Koşuyor



 Dünyada en çok tüketilen yiyeceklerden biri olan makarna, ülkemizde de yıldan yıla tüketimi artmaya devam eden sofralarımızdan eksik etmediğimiz temel gıdaların başında geliyor. Tüketimi artan bir gıda yiyeceği olduğu içinde haliyle makarna pazarı genel anlamda dinamikliğini güçlü bir şekilde koruyor. Avrupa kıtasında ekonomik krizler devam ederken komşularımız Yunanistan, Suriye gibi ülkeler siyasal ve ekonomik nedenlerle çalkalanırken, ülkemizdeki kişi başına düşen yıllık makarna tüketiminin sağlıklı bir şekilde artmaya devam etmesi sektörde faliyet gösteren firmalarımızıda çok memnun ediyor. Bu bağlamda sektör büyüdükçe makarna üreticileri gerek iç pazarın talebini karşılayabilmek için gerekse dış pazardaki ihracat cirolarını yükseltmek için üretim kapasitelerini arttırıyorlar, yatırımlarını büyütmeye devam ediyorlar. Dolayısıyla sektörün ülkemizdeki genel istihdam artışınada katkıları olmaya devam ediyor. Aynı zamanda hızlı tüketim ürünleri sektörünün ana kalemlerinden olan makarna sektöründe rekabet ulusal ve global anlamda bir hayli çetin geçiyor. Fakat ülkemizdeki ekonomik büyüme yıldan yıla devam ettiği için makarnacılarımızda iç piyasada hızlı bir şekilde güçlendiler. Bu sayede firmalarımız dış pazarlarda artık ayaklarını yere daha sağlam basıyorlar.

Öyle ki makarnacılar geçen sene üretim ve ihracat rekoru kırdılar. Türkiye Makarna Sanayicileri Derneği (TMSD) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bozkurt, yaptığı açıklamada, 2011 yılında en büyük ihracat rakamına ulaştıklarını belirterek, ''2011'de 406 bin ton ihracatımız oldu. Bu sektörün rekorudur. Toplam üretimimiz de 851 bin ton oldu, bu da Türkiye makarna tarihinde rekordur'' dedi.

Atıl kapasiteyi değerlendirmek için ihracata yöneldiklerini ifade eden Bozkurt, makarnanın temel bir gıda ürünü olduğu için ekonomik krizlerden etkilenmediğini, bu nedenle global krizin ihracata çok olumsuz yansımadığını vurguladı.

Bozkurt, ''Bizi olumsuz etkileyecek şey hammadde piyasası, buğday piyasasının istikrarı çok önemli. Türkiye, durum buğdayında kendine yeten bir ülke. TMO piyasada dalgalanmaya müsaade etmedi. Durum buğdayı fiyatlarında dalgalanma olmadığı için fiyat istikrarını da koruduk. İhracattaki başarının altında yatan nedenlerden birisi de bu aslında'' diye konuştu.

Murat Bozkurt, 140'tan fazla ülkeye ihracat yaptıklarını belirtirken, ''Amerika'dan Japonya'ya, Afrika kıtasından Balkanlar ve Ortadoğu ülkelerine kadar her yerde varız. Avrupa ve Amerika kıtasında istediğimiz noktada değiliz. Önümüzdeki yıllarda hedef pazarlarımız bu iki pazar olacak. Şu anda ABD pazarı ile ilgili bir çalışmamız var'' dedi.
  
İtalya`nın ardından en büyük ikinci makarna üreticisi ve ihracatçısı olan Türkiye, ürünlerini beş kıtada 142 ülkeye satıyor. Hedefse, un ihracatında olduğu gibi makarnada da 1 numara olmak. Geçen seneki makarna ihracatından elde edilen gelir yaklaşık 300 milyon dolar. 2012 yılı sonuna kadarki ihracat hedefinin 500 bin ton olarak belirleyen Türkiye, geçen sene en fazla ihracatını  Angola 51 ton, 39 bin ton Togo, 29 bin ton  Irak ve Benin`e yaptı.

Türk makarnacıları her ne kadar ihracatta İtalya`nın ardından dünya ikincisi olsa da, AB ülkelerine yapılan ihracatta 20 bin tonluk kota ve ABD`nin Türk makarnacılarına uyguladığı anti-damping ve telefi edici vergiler, üreticilere büyük darbe indiriyor.

Avrupa`daki kişi başına düşen yıllık makarna tüketimi ortalama 10kg iken, İtalya 26kg ile Dünya`nın en büyük makarna tüketen ülkesi konumundadır. Ülkemizde ise bu tüketim 2011 itibari ile 7kg`dır.

Bütün makarna üreticilerimizi gönülden kutluyor başarılarının devamını diliyorum.     

Cihan ANDİÇ

Monday, May 14, 2012

Fatih Terim ve Büyük Başarıları




   Türkiye milli takımını yarı finale çıkaran Fatih Terim, 24 yıllık teknik adamlık kariyerinde çok sayıda ilke imza attı.EURO 2008'DE büyük prestij kazanan A Milli Takım'ın teknik patronu Fatih Terim, Türk futbol tarihinde birçok ilke imza attı. 
   Terim, gerek ay-yıldızlı takımın gerek G.Saray'ın başında mucize başarılar yaşadı. İşte Terim'in ilkleri ve zaferleri:

- 1990-93 arasında çalıştırdığı Ümit Milli Takımı'nı Akdeniz Oyunları'nda şampiyon yaptı. Bu bir ilkti.

- A Milli Takım, Terim'li 1993-96 sürecinde ilk kez Avrupa Şampiyonası finallerine katılma hakkını kazandı. Böylece ilk defa finalilere katılmayı başardık.

- İstatistik olarak ise Milli Takım, 1994-1996 arası 15 maç üst üste yenilmeyerek unutulmaz bir rekor kırdı.

- Terim bu kez 1996-2000 arasında G.Saray'ın başındaydı. 4 kez üst üste lig şampiyonluğu Süper Lig tarihinde bir ilkti. Bir Türk hoca adeta tarih yazıyordu.

- 2000 yılında G.Saray, UEFA Kupası'nı kazanırken Türk futbol tarihinde adeta bir devrim yaşanıyordu. Bir Türk takımı ilk defa böyle bir başarıyı, üstelik 9 maçta hiç mağlup olmayarak gerçekleştiriyordu.

- Fiorentina ve Milan'ı çalıştırıp İtalya'da çalışan ilk Türk hoca unvanını alan Terim'in yolları A Milli Takım'la 2005'te yeniden kesişti. Terim, 2. kez takımı Avrupa finallerine taşıdı, önceki günkü yarı final başarısı yine bir ilk oldu. Daha önce çeyrek final oynamıştık.

- Fatih Terim'li Milli Takım, bu finallerde Hırvatistan ve Çek Cumhuriyeti'ni ilk kez resmi maçlarda yendi. Fatih hoca teknik direktörlük başlangıcından 2012 Şubat ayına kadar ki kariyeri süresince 448 maça çıkmış 258 galibiyet elde etmiş, 106 maç berabere biterken, 84 maçta mağlubiyet yaşamış. Terim'in galibiyet oranı % 57.59. Ayrıca milli takım tarihinde en çok maça çıkan, en çok galibiyet alan, en çok gol gören (110) teknik patron durumunda.


Galatasaray

 
   Sevgili okurlar bu makaleden sizlere vermek istediğim mesaj  " Bugün bir karar vermeniz lazım, hayattan beklentileriniz ne kadar yüksek olursa alıcağınız kararlar o kadar büyük olur, göstericeğiniz çabada o kadar fazla olur, hayattan beklentileriniz ne kadar düşük olursa alıcağınız kararlar o kadar küçük olur göstericeğiniz çabada o kadar az olur "
  Bir fransız atasözünde diyor ki " Ne istediğine dikkat et çünkü onu elde ediceksin." O yüzden bugün bir karar verin.

Tuesday, May 1, 2012

Sektörler Büyüdükçe Rekabet Artıyor

Seçimi Yap !






        Türkiyede ve dünyada liberal ekonomilerin hüküm sürdüğü her ülkede her geçen yıl rekabet ve marka sayısı artıyor. AC Nielsen'in araştırmasına göre, Türkiye'deki 2 milyar 93 milyon TL'lik meşrubat pazarının 1 milyar 474 milyon 448 TL'lik kısmını kolalı içecekler oluşturuyor ve ülkemizdeki kola tüketimi yıldan yıla artmaya devam ediyor. PEPSİ'nin Max'ı piyasaya sürmesinin ardından Coca-Cola'nın sıfır şekerli Zero'yu çıkarması, light pazarının yüzde 28 büyümesini sağladı. Türkiyede her geçen yıl rekabet ve marka sayısı artıyor. Şöyle bir geçmişe giderek hatırlarsak 94'lü yıllarda tanıştığımız cep telefonları sektöründe o yıllarda en çok satan cep telefonu markası Ericsson'du. Arkasından ise Motorola geliyordu. Akabinde Nokia değişik tasarımlı telefonlarıyla cep telefonu sektörünün uzun yıllar liderliğini sürdürdü ve bugün gelinen noktada iPHONE sektörde açık ara lider ve kendisini Blackberry takip ediyor. Rakiplerine karşı fark yaratanlar inovatif buluşlarla ezeli rekabette üstünlük sürmeye devam ediyor. Beyaz eşya pazarında birkaç büyük üreticinin elinde tuttuğu bir pazar. Lider de her zaman Arçelik. Ancak, 10 yıl önceye baktığımızda ilk 3`te büyük bir değişiklik gözleniyor. 1995`te Arçelik, Beko ve Bosch, 1995`te pazarın yüzde 95`ine hakim iken, 2005`te bu 3 markanın toplam payı 17 puan azalarak yüzde 78`e geriledi. Bu tablonun oluşmasında Vestel in pazar payını artırması etkili oldu.

     Bütün pazarlamacılar 4P nin ne anlama geldiğini çok iyi bilir. Peki nedir 4P'nin açılımı ;

  •                      4 P ................4 M ( Müşteri ) 
    1. Price (Fiyat)............Müşterinin harcadığı para
    2. Promotion (Promosyon) ....Müşteriye faydası 
    3. Placement (Dağıtım)...........Müşteri açısından doğru zaman ve yer
    4. Product (Ürün).....Müşteriye sağladığı imaj

    Pazarlamanın 4 P si ürünü satar ,4 M ise ihtiyacı giderir. Bunun dışında ürüne anlam katan değer katan öğeler ise ; Tasarım ve Kalite 
       Tabi sektörler büyüdükçe artan rekabette tüketici kazançlı çıkarken, değişimi ve çağın ihtiyaçlarını doğru gözlemleyemeyen firmalar ise bu oyundan elenen taraf olmaya mahkum kalıyor.


        “Rekabet, aynı yarışta koşmayı seçmek demektir. Rekabetüstünde ise rakipler, kendi yarış alanlarını kendileri seçerler.” Edward de Bono


Cihan ANDİÇ