Wednesday, October 9, 2013

Pazarlamacı Ürünün ve Tüketicinin Psikolog Doktorudur




Pazarlama şirketler için farklı olmak, ilgi çekmek, satışları arttırmak ve sektördeki pazar hakimiyetini korumak için ortaya çıkmış bir ihtiyaçtır. Pazarlama, bireysel ve kitlesel hedeflere ulaşmayı sağlayabilecek mübadeleleri gerçekleştirmek üzere ürünün, hizmetlerin ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin planlama ve uygulama sürecidir.

Pazarlamayı yöneten kişi ise çalışmakta olduğu şirketinin profilini iyi analiz eden kişidir. Ürünün ve tüketicinin bir nevi psikoloğudur. Pazarlamacı hem şirketin hem de tüketicinin temsilcisidir. İki tarafı da denge de tutmaya çalışır. Tüketicinin ihtiyaçlarını ve pazarın yapısını analiz eder. Eksikleri yada olmayanları farkeder ve tüketiciyle empati kurmaya çalışır. Bu şekilde de ürünün tüketiciyle en cazip şekilde buluşmasını sağlar. Ürünün aynı zamanda doğru kanallarda satışa sunulması için pahalı bir haritadır.

Son elli yılda aile şirketi yapısıyla kurulmuş bir çok şirketten sadece bir kısmı kurumsal yapıya geçiş yapabildi. Oysa eskiden pazar işlenmemiş boş bir tarla misaliydi. Süreçle daralmaya başlayınca da pazardaki oyuncular teker teker pazardan silinmeye başladılar. 

Pazarın daralma sürecinde markalaşmaya ve pazarlamaya yatırım yapmayan şirketler süreç içerisinde gelişmekte olan ve gelişen şirketlerin gerisine düştüler. Pazarlamaya yatırım yapmayan bu şirketler rehabete kapılıp musluktan akan suyun hiç kesilmeyeceğini zannettiler. Ama susuzluk başlayınca da can çekişme sürecine girdiler. 

Bu tarz şirketlere daha çok günü kurtarma vizyonu ile faliyet gösteren şirketlerdir diyebiliriz. Böyle şirketler marka olmak için değil daha çok ciro yapmak için çaba sarfederler. Yaptıkları yatırımlar kısa vadede kar getirse de uzun vadede hüsrana yol açar ve bocalamaya başlarlar.

Öyleyse yaptığınız işin geleceği olsun istiyorsanız şirketinizin pazarlama departmanına kaliteli insanlar istihdam etmelisiniz.

Cihan ANDİÇ

Tuesday, October 1, 2013

İş Dünyasında İzlenmesi Gereken Başlıca Eğilimler







Fortune dergisinin inanılmaz içgörü sahibi yazarı Stanley Bing'e göre iş dünyasını sarsan pek çok eğilim gözleniyor. Belli başlı eğilimlerden biri, yöneticilerin hem akıl vermesine hem de işe katılmasına duyulan gereksinimin artmasıdır. Akıl vermek ne yaptığını bilen biri izlenimini verir, ama aynı zamanda işe katılmak bir adım ileri giderek, ne yaptığınızı bildiğinizi göstermek anlamına gelir; bilseniz de bilmeseniz de.

Yukarıdaki grafikte, 1970'ten bu yana aklı veren yürütmeciler ile işe katılan yürütmecilerin yüzdesinde sürekli bir artış olduğu görülüyor. Ancak, yöneticilerin aynı anda hem akıl verme hem de işe katılma yeteneğinde yirmi yıl kadar önceki zirve noktasından aşağı doğru bir ivme görülüyor. Bing bu kritik liderlik beceriyleriyle ilgili bazı tavsiyelerde bulunuyor.

  • ''Önce insanlar sizin ne dediğinizi anlamıyor görünse de, devamlı akıl verin. Önemli olan tutarlılık ve algıdır, devam edin!''
  •   İkinci olarak, ya bunu üstünüzdeki biri yaptığı için, ya da ağzınız dolu olduğundan, akıl verecek durumda değilseniz, bu açığı yalnız işe katılarak kapayın, böylelikle zorunlu yürütmeci vasıflarını onurlu bir sessizlik içinde sergileyerek göstermiş olursunuz.
  •  Üçüncü olarak, yeterince ustalaşana kadar her ikisini birden denemeye kalkmayın. Aynı anda hem akıl verip hem de iş yapacağım diye, kıkırdayıp duran saygısız işçilerin önünde eliniz ayağınız birbirine dolaşıp da, kendinizi rezil etmeyin sakın. Pratik yapın!

(Kaynak : Fortune)

Değerli okurlar bu yazı okumakta olduğum ''Yöneticilik'' adlı kitaptan bir alıntıdır. Bu yazı ''Yöneticilik'' kitabının yazarı Sayın Dr. Bob Nelson'a aittir. Kitabı satın alıp okumanızı tavsiye ederim. Yönetici olan meslektaşlarımın vizyonuna yön vereceğini düşünüyorum. Kitabı tüm D&R mağazalarında bulabilirsiniz.

Saygılarımla.

Cihan ANDİÇ

Yayın Evi - Doğan Kitap